20 Aralık 2013 Cuma

Yönetsel Yargı Dilekçesine Örnek

Bir idari dava nasıl açılır? Örnek dilekçeyi inceleyiniz:

ANKARA .… İDARE MAHKEMESİ SAYIN BAŞKANLIĞI’NA

                 
DAVACI                                     :  … (TC. K.No:…)
                                              Adres/Ankara

DAVALI                                     :  … Kurumu Başkanlığı
                                              Adres/Ankara

TEBLİĞ TARİHİ                              :

KONU                                                  : … Kurumu Başkanlığının … tarihli ve … sayılı işleminin iptaline, yargılama giderlerinin Davalı idare üzerinde bırakılmasına karar verilmesi istemimden ibarettir.

İDDİALARIM                                     :  İşlem açıkça hukuka aykırıdır.

                   … tarihinde … Başkanlığı emrinde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi memur kadrosunda Emekli Sandığı Kanunu iştirakçi olarak göreve başladım. … tarihinde Devlet memurluğundan istifa ederek ayrıldım(Ek-1). Bu tarihten itibaren … yılına kadar Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çeşitli işlerde çalıştım ve hizmet birleştirmesi yapmak suretiyle emekli oldum.
                  
                   Emekli Sandığına tabi olarak … Kurumunda geçen 11 yıllık hizmet süremin karşılığı olarak alamadığım emekli ikramiyemin tarafıma ödenmesi için … tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına dilekçe ile başvurdum. Başvuru talebim, “Anayasa Mahkemesinin iptal kararının yürürlüğe girmesinden önce konu hakkında Kanun koyucu tarafından 5997 sayılı Kanunla yeni bir düzenleme yapılmış olması, yeni düzenlemede de yine son defa görev yapılan statünün devlet memurluğu statüsü olması şartı ile taraflarına emekli/yaşlılık aylığı bağlananlara emekli ikramiyesi ödenmesi gerektiğinin belirlenmesi, yasal düzenlemelerin uygulayıcısı olan Kurumumuzun bu düzenlemenin dışında bir işlem tesis edemeyeceği hususu da dikkate alındığında, yürürlükte bulunan yeni hükmün uygulanmasında kanunen zorunluluk bulunmaktadır. Bu nedenle de memuriyet hizmetlerinize karşılık tarafınıza emeklilik ikramiyesi ödenmesi imkanı bulunmamaktadır.” denilmek suretiyle reddedildi(Ek-2).

                   Anayasamızın 2 nci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti' nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğu belirtilmiştir. Hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adil bir hukuk düzeni kurup bunu geliştiren, Anayasa' ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan ve yargı denetimine açık olan devlet olup, sosyal niteliği ise onun genelde tüm vatandaşlarının özelde ise çalışanlarının haklarını koruyan geliştiren niteliğine işarettir. Dolayısıyla devlet hizmetinde geçirmiş olduğum … yıllık süremin karşılığı olan tazminatımın yok sayılması, Anayasa da yer bulan ifadesiyle sosyal hukuk devleti niteliğine aykırı bir durumdur.

                   Ayrıca, yine Anayasamızın 10 uncu maddesinde ifadesini bulan “herkesin ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu” şeklindeki ifadenin amacı da aynı durumda olan kişi ve kurumların aynı işlemlere tabi tutularak ayırım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını engellemektir. Oysa ki farklı sosyal güvenlik kuruluşlarındaki hizmet süreleri birleştirilerek emekli olanlara yaşlılık aylığı bağlandığı halde, 5997 sayılı yasanın ilgili hükmü gereğince son defa bağlı olunan sosyal güvenlik kurumuna göre ayrım yapılarak Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılmayanlara emekli ikramiyesi ödenmemesi, kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırılık oluşturmaktadır.

                   Nitekim, devlet memurluğundan istifa ettikten sonra diğer sosyal güvenlik kurumlarından hizmet birleştirmesi( emekli sandığına tabi çalışılan süreler da birleştirilerek) yapmak suretiyle emekli olanların emekli sandığına tabi hizmetlerinden kaynaklanan tazminatlarını almalarını engelleyen 24/05/1983 tarihli ve 2829 sayılı Sosyal Güvenlik Kurumlarına Tabi Olarak Geçen Hizmetlerin Birleştirilmesi Hakkında Kanunun 12 inci maddesinde yer alan “Son defa T.C. Emekli Sandığına tabi görevlerden emekliye ayrılan ve...” ibaresi Anayasa' ya aykırı bulunarak Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir.

                   Bu sebeplerle Anayasamızda da ifadesini bulan sosyal hukuk devleti ve kanun önünde eşitlik ilkelerine aykırı olan, hukuka uygunluğu bulunmayan idari işlemin iptal edilerek, T.C. Emekli Sandığı’na tabi olarak geçen … yıllık hizmet süremin toplamı üzerinden güncel göstergeler ile hesaplanacak emekli ikramiyesinin yasal faiziyle birlikte tarafıma ödenmesi gerekmektedir.

SONUÇ VE İSTEM: Yukarıda belirtilen ve Sayın Başkanlığınızca re’sen tespit edilecek nedenlerle, … Kurumunda görev yaparken istifa ederek Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak emekliye ayrılmamdan dolayı Emekli Sandığına tabi hizmetlerimden kaynaklanan ikramiyemin tarafıma ödenmesi için Sosyal Güvenlik Kurumuna yaptığım başvurunun reddine ilişkin … Kurumunun …  tarihli ve … sayılı işleminin iptaline ve yargılama giderlerinin Davalı İdare üzerinde bırakılmasına karar verilmesini Saygılarımla arz ve talep ederim.    .Tarih



                                                                                                         
                                                                                                                     DAVACI
                                                                                                                     …



EKLER:
EK: 1(Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’na yaptığım başvuru)

EK: 2(Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı’nın cevabı)

18 Aralık 2013 Çarşamba

Devlet Nedir

Devletin tanımı her zaman için kafa karışıklığına sebebp olmuştur.  Bu kafa karışıklığına bir nebze olsun açılım sağlayabilmek adına kendi devlet tanımımı şöyle yapabilirim:

Devlet bir milletin ikamet ettiği coğrafi sınırlar içerisinde, yani diğer deyişle ülke içerisinde yasama, yürütme ve yargı gibi 3 farklı temel erki yerine getiren, yaşayan, canlı bir mekanizma veya hukuki varlıktır.

Devletin oluşumu ve gelişimi bu anlamda her ülke için farklı karaktere sahiptir, çünkü her ülke farklı bir tarihi altyapıya ve sürece sahiptir. Ülkelerin devlet kültürleri de bu sebeple farklılaşmış ve birbirine benzemeyen hukuki yapılar ortaya çıkmıştır.

Eski filozoflardan Aristo devleti toplumun özü olarak görmekteyken, Jean Bodin devleti, “çeşitli ailelerin ele geçirdikleri varlıklarla birlikte, egemen bir kudret tarafından hukuka uygun olarak yönetilmesi” şeklinde tanımlayagelmiştir.

Devlet aslında birbirlerine karmaşık ilişkiler ağıyla bağlanmış koskoca bir insan yığını, başka bir açıdan bir iletişim networkü, başka bir açıdan ise iktidar gücünün dağıtıldığı ve hafifletildiği, bir yapıdır.

Devletin temel unsurlarının ise ülke, iktidar ve insanlardan oluşan 3 lü bir sacayağının oluşturduğu, belli bir hukuki nizam uyarınca hareket eden, zorlama yetkisine sahip, asayiş, güvenlik, sağlık gibi temel ihtiyaçları karşılamak üzere örgütlenmiş, kuruluştur.


Kamu Yönetimi Sözlüğü devleti tanımlarken, “Bir toplumsal-siyasal olgu niteliğiyle devlet, var oluşundan bu yana, önce ilk bilim dalları ve disiplinler olan felsefe, tarih, hukuk; daha sonraları ise devlet kuramı, ekonomi politik, siyasal bilim, sosyoloji, antropoloji gibi görece yeni bilim dalları tarafından irdelenmiş, açıklanmaya ve tanımlanmaya çalışılmıştır. Bunlara farklı siyasal ideolojilerin kendi söylemleri doğrultusunda yaptıkları açıklamalar da eklenince devlet, herkes tarafından benimsenebilecek bir tanıma sığması artık mümkün olmayan bir kavram niteliğine bürünmüştür.” İfadelerine Yer Vermiştir.

15 Aralık 2013 Pazar

İrlanda’da Düzenleyici Etki Analizi


İrlanda’da düzenleyici etki analizi 2001 yılında OECD’de yapılan çalışmalar ile başlatıldı. Diğer ülkelerle benzer deneyimlerle birlikte maliyet-fayda analizi için iyi iş yapabilme, Düzenleyici Etki Analizinin temel amacı olarak kullanıldı.
Aynı zamanda sivil toplumun üzerinde etkili olan bir değerlendirme yöntemi olarak Düzenleyici Etki Analizi yönetmelikleri uygulayacak, gerekli donanıma sahip idare için vazgeçilmezdir.
Karşılaştırma-kıyaslamaya girdiğimiz zaman ise AB müktesebatı ile İrlanda’ daki mevcut  düzenlemeleri karşılaştırıyoruz. OECD’de düzenleyici etki denetimi oldukça iyiyken, İrlanda’da bunu örnek olarak kullanıyor.
İrlanda’da Düzenleyici Etki Analizinde dikkat edilen ilkeler şunlardır.
1)Düzenleyici etki analizi anahtar bir nokta olmalı.
2)İstişarenin nasıl yapılacağının belirli olması önemli.
3) Alternatif hedefler belirlenmeli.
4) Maliyetler uyumda yardımcı olacak hususlar yeniden kontrol edilmeli.
5) Yaparak öğrenmek, örneklerin olması, hukukçuların, ekonomistlerin, uzmanların desteği sağlanmalı.
Düzenleyici Etki Analizi  neden ihtiyaç olduğuna gelince, maliyet-fayda bütün ülkelerde giderek önem kazanıyor, yönetişim sistemi iyileşiyor, kamu yöneticilerinin üretimleri daha kaliteli hale geliyor. Dolayısıyla Düzenleyici Etki Analizi AB müzakereleri için değil, sonrasında da önemi devam edecek.
Düzenleyici Etki Analizinin en önemli sonucu ise sürprizlerle karşılaşılmayı da önlüyor olmasıdır. Düzenlemelerin olası etkileri değerlendirildiği için beklenen ya da beklenmeyen sonuçlar önceden kestirilebiliyor. Yasal düzenlemeler yani yasalar, yönetmelikler ve bunların da altındaki hukuki metinler için fayda maliyet analizleri yapılıyor. Bu tür düzenlemelerin getirileri ve götürüleri, hem maddi hem de toplumsal olarak çalışma hazırlanmadan önce ölçülebiliyor. Günümüz İrlanda’ sında yetersiz ekonomik kaynaklar, tüm kamu kaynaklarının optimum seviyede kullanılması zorunluluğunu da beraberinde getiriyor. Düzenleyici etki analizi çalışmaları bu manada tam anlamıyla bir yasal fizibilite çalışması haline dönüşürken modern devlet yapısının vazgeçilmezlerinden biri halline geliyor.

İrlanda’da yukarıda bahsedilen bu sebepler dolayısıyla, bütün yasa taslakları parlamentoya sunulmadan önce Düzenleyici Etki Analizi  yapılması kararı alındı. 

14 Aralık 2013 Cumartesi

Polonya' da Düzenleyici Etki Analizi

Polonyada düzenleyici etki analizi bürokrasinin ortadan kaldırılması, basitleştirmeye öncelik verme şeklinde ortaya çıktı. 

İlk andan itibaren yeni mevzuatın mevcut ile uyumunu sağlama, idari yüklerin ortadan kaldırılması ki, eğer yeni bir mevzuat idari bilgi yükümlülüğü getiriyorsa bu başlangıçta hesaba katılmalıdır. İdari düzenleme kimin üzerinde etkili olacaksa bilgi alınmalı, yasayı kullanacakların pratikteki deneyimleri, uygulamada neyin azaltılması, ne şekilde düzenleneceği hakkında bilgi sahibi olunmalıdır. Polonya’ da düzenleyici etki analizi 2000 yıllarında OECD ile oldu. 

Düzenleyici kalite ekibi etki analizine başlamak için dökümanları hazırlayacak, ve RIA’nın kurulması için çabaları olacaktı. Bu konudaki ilk yasa 2001’de yürürlüğe girdi. 2003 yılında hükümetin benimsediği metodolojik temeller belirlendi. Yasal çerçevede Bakanlar Konseyinin çalışma esasları doğrultusunda getirilen düzenlemeler ile RIA mevcut çerçeveye ek bir düzenleme benimsendi. Böylece Polonya’ da düzenleyici etki analizi devletin işleyişine de dahil edildi. 

Düzenleyici etki analizinin kapsamı konuya bağlı tanımlanmalı, düzenlemenin kapsamıyla tamamlanmalı, fizibilite çalışmaları ile ortaya koyulmalıdır. Kısmi düzenleyici etki analizi, Tam düzenleyici etki analizi, tarama döneminde yapılan düzenleyici etki analizi gibi her olay için tam bir düzenleyici etki analizine gerek yoktur. Güvenilir sonuçlar elde edilsin diye düzenleyici etki analizinin minimum kapsamı, yasal çerçeveyle tanımlanmalı, konudan öncelikle etkilenen paydaşlar mutlaka belirlenmeli, sonuçlarını sunmalı, Devlet bütçesi (merkezin yerel), emek piyasası iç ve dış rekabet gücü, bölgesel kalkınma gelişme açısından etkisi belirlenmelidir. 

Aynı zamanda bu analiz, birçok çevresel faktörü gözönüne almayı isteyebilir. Emek piyasasına etki gibi. Ayrıca, direk etkilenenler, kamu görevlileri, sosyal partnerler, sendikalar, dernekler, danışmanlık hizmeti verilenlerde bu çevresel faktörler içine dahildir.

13 Aralık 2013 Cuma

İtalya ve Düzenleyici Etki Analizi


Düzenleyici etki analizi İtalya' da idari sadeleştirme, nasıl bir kapasite gereklidir, ihtiyaçlar nelerdir, iyi düzenleme ulusal düzeyde neden önemlidir şeklinde ele alınmaktadır. Huzur içinde yaşamak için kamu asayişi için güvenlik gerekli, güvenli yaşamak için yasal düzenlemeler çok önemli.                                                                                  
Ülkelerdeki geleneksel düzenlemeler zamanla yeni ihtiyaçlarla karşı karşıya gelmekte, politik seçimlerde yurttaşlar gerçekte bir konuda çok isteksizken, yeni bir yasa yasal olan, hukuka uygun olandır diye düşünmektedirler. 
RIA (Regulatory Impact Assesment-Düzenleyici Etki Değerlendirmesi) Türkiye’deki reform sürecinin önemli bir kısmı olabilir ve yapılan işlere kamuoyunun güvenini artırır, hukuka uygunluk, hesap verilebilirlik gibi kavramlar gündeme gelebilir. 
İtalya’da aynı şekilde bir dönem düzenleme enflasyonu oldu, düzenleme maliyeti de çok arttı ama bu maliyet gerekli bir maliyet olarak görülmeli. Bunları yaptıkça kendi üzerinize daha çok iş ve sıkıntı yüklüyor diğer şeyler için zamanınız kalmayacak bir maliyetten kaçınmak idare için daha önemli. Düzenleme kirlenmesi yaşandı İtalya’da bir dönem, belirsizlik, karmaşıklık ortaya çıktı ve mevcut düzenlemelerde de karmaşa yaşandı. 
Son 5 yılda yasal çevreyi, kobilerin yasal çevresini şirketle daha hızlı işlesin diye düzenlendiğini, yetkili imzaların, presodürlerin basitleştirildiğini görüyoruz. Bu düzenlemeler şirketlerin ve bireylerin maliyetlerini de azaltır. Politika sürecinde şu öğrenildi ki yeni düzenleme hükümleri RIA’yı bir değerlendirme unsuru olarak görüyor, politikacılar soyut değerlendirmeleri ile diğer kamu değerlerinin siyasi gündemi içinde görülmesini istiyor. Düzenleme reformu daha geniş bir fotografın içinde görülmeli, yeni hukuki araçlar kullanıyor, mevzuatların ortadan kaldırılırken basitleştirme, istişare, kodlama, düzenleyici etki analizi daha iyi düzenleme araçlarıdır.
RIA alınmış önemler için sonradan yapılan gerekçelendirme anlamına gelmemelidir, siyasi karar almanın yerini doldurmaz. Yerinde karar alma, bilinçli karar almada bir araçtır. Üretilen şeyleri biz de tüketiriz. Siyasi karar organının desteği çok önemli. Bu politika bütün sorunları çözen sihirli bir değnek değil, disiplinli ve uzun süreçli yaklaşım önemli. Gerçek hayattaki somut etkiler incelemeli, istişare ve sahiplenme yaratılması çok önemli, hiçbir şey kesin verilmiyor, hazır değil, projelere ihtiyaç var yasa önceden denetlenmeli, koordine edilmeli, merkezi nasıl bir kapasite sadece hukuki değil, disiplinli bir ekibe ihtiyaç var.
            

12 Aralık 2013 Perşembe

Personel Sistemimizde Yeniden Yapılanma İhtiyacı -2

Türkiye’ deki kamu personel sisteminin içinde bulunduğu durum ve şartlar açısından bir değerlendirme yapmamız gerektiğinde en olası sonuç, yaşanan sorunlar ve alınması gereken önlemlerin sürekli olarak birbirini tekrarladığıdır. Bu anlamda Cumhuriyet sonrası personel rejimimizin gelişimine baktığımızda, ilk olarak kamu çalışanlarının belli bir düzen ve sistem içinde yapılandırıldığını, sonra yapılan bazı değişikliklerle bazı çalışanların sistem dışına çıkmaya başladığını, daha sonra da genel sistemin dışına çıkan kurum ve çalışanların yeniden sistem içine alınmasına dönük uygulamalar ve hukuki altyapı çalışmalarının yapıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla yukarıda da değindiğimiz üzere, ülkemiz personel rejiminin sürekli olarak birbirlerini tekrarlayan süreçler haline geldiğini söylemek abartı olmaz.

Yeni Türkiye Cumhuriyetinin ilk personel yasası, kamu çalışanlarını memurlar ve müstahdemler diye ikiye ayıran 1926 tarihli 788 sayılı Memurin Kanunudur ki, aynı zamanda 1929 yılında çıkarılan Barem Kanunu ile de memurların maaş sistemi düzenlenmiştir. 1930’lu yıllara geldiğimizde ise, Devlet eliyle kalkınma çabaları altında gelişme gösteren kamu iktisadi teşebbüslerinde “barem dışı” personel çalıştırılması, genel sistem dışına çıkma arayışının ilk örnekleri olarak tezahür etmektedir.

Bu durum, kamu çalışanlarının halen çalışmakta oldukları kurumlara göre birbirinden farklı ücret ve maaşlarla çalışmaları ve farklı hukuki statülere tabi olmaları sonucunu doğurmuştur ki, bu eğilim oldukça uzun bir süre 1961 Anayasası sonrası çıkarılacak olan  personel yasası çalışmalarına kadar devam etmiştir.

1961 Anayasasında yer verilen “Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle  yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar eliyle görülür” hükmü, çağdaş personel sistemlerinden esinti taşımaktadır. Bu yeni anlayış çerçevesinde 1965 yılında yürürlüğe konulan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun genel gerekçesinde “Çeşitli kanunlarla bazı mali muhtariyet imkanlarından faydalanabilen veya çeşitli yollardan normal usullerin dışına çıkabilen idareler, değişen şartları nisbeten yakından takip edebilirken, sisteme bağlı kalmak zorunda kalan idareler de ya en ehliyetli personelin ellerinden çıktığını, kendilerinden uzaklaştığını ya da çalışmalarda verimin azaldığını, Devlete hizmet etme şevkinin kırıldığını görmüşlerdir. Öte yandan, teknik gelişmeler, iktisadi ve sosyal ilerlemeler yeni idari kuruluş tiplerinin meydana getirilmesini zaruri kıldıkça veya eski kuruluşları zamanın şartlarına uydurmayı gerektirdikçe, yerleşmiş ücret rejiminin imkanları türlü yollardan zorlanmış veya açıkça bu rejimin ve sistemin dışına çıkılmıştır. Öyle ki bütün idari mekanizma içinde aynı mahiyette işler gördükleri halde çok farklı mali haklardan faydalanan, farklı çalışma şartlarına tabi tutulan sun’i kategoriler meydana gelmiş, Devlet gitgide artan çeşitli personel ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla bazen kendi kurduğu sistemi kendi eliyle bozmak veya gediklerinden faydalanmak zorunda kalmıştır.” ifadelerine yer verilmektedir.
Aslında 1960’lı yıllarda Devlet Memurları Kanununun hazırlanmasını doğuran bu gereksinimlerin, günümüzde de personel sisteminin yeniden düzenlenmesi ihtiyacını doğuran nedenler arasında da sayılıyor olması gerçekten ilginçtir.


11 Aralık 2013 Çarşamba

Personel Sistemimizde Yeniden Yapılanma İhtiyacı -1

            Yaşadığımız küreselleşme süreci, teknolojik gelişmeler ve bilgi çağı, dünyanın hemen her ülkesinde kamu yönetiminin yeniden yapılanması ihtiyacını doğurmuştur. Kamu yönetiminin yeniden yapılanması olgusu, yönetimin insan unsurundan bağımsız düşünülemez. Dünya üzerinde bütün sistemleri etkisi altına alan şeffaflık, katılımcılık ve hesap verebilirlik anlayışının temellendirdiği “gün ışığında yönetim” ilkeleri ile yönetimde ve hizmetlerin yürütülmesinde toplam kalite anlayışı, kamu yönetimin insan unsurunun da yeniden değerlendirilmesini zorunlu kılmıştır.

            Kamu personel sistemimizin yeniden yapılanması ihtiyacı, uzun yıllardır  uygulayıcılar, uzmanlar, akademik çevreler ve politikacılar tarafından dile getirilmektedir. Personel rejiminin yeniden yapılanması ya da kısa ifadeyle “personel reformu”, siyasal parti ve hükümet programları ile kalkınma planlarında da yerini bulmuştur. Zaman zaman personel sistemimizin yeniden düzenlenmesi konusunda çalışmalar da yapılmıştır.


Geldiğimiz noktada, kamu yönetiminin işleyişinde insan unsurundan kaynaklanan sorunların giderilmesi, iyi işleyen, az sorun çıkaran, vatandaş odaklı hizmet üretimi hedefine dönük bir kamu idaresinin kurulması öncelikli bir hedef olarak karşımızda durmaktadır. İşte bu hedefe dönük olmak üzere personel sisteminin bir bütün olarak ele alınması, personelin kurumlar ve bölgeler arası dağılımı ile aylıklarındaki dengesizliklerin ortadan kaldırılması, herkesin genel adalet anlayışı içinde kendi konumu anlamlandırabileceği bir yapının kurulması zarureti ortaya çıkmış bulunmaktadır.


Kamu personel sistemimizin gelmiş bulunduğu aşama açısından yapılabilecek en isabetli değerlendirme, yaşanan sorunlar ve alınması gereken önlemler açısından “tarihin tekerrür ettiği” dir. Gerçekten de Cumhuriyet sonrası personel rejimimizin gelişimine baktığımızda, önce kamu çalışanlarının genel olarak belli bir sisteme tabi kılındığını, sonra yapılan bazı değişikliklerle belli kurumların sistem dışına çıkmaya başladığını, daha sonra da genel sistemin dışına çıkan kurumların yeniden sistem içine alınmasına dönük düzenlemeler yapıldığını görmekteyiz. Bu anlamda personel rejimimizin tarihsel gelişimini özetleyecek kavramın “tevhit (birleştirme) ve teadül (denkleştirme) düzenlemeleri” olduğu söylenebilir.