12 Aralık 2013 Perşembe

Personel Sistemimizde Yeniden Yapılanma İhtiyacı -2

Türkiye’ deki kamu personel sisteminin içinde bulunduğu durum ve şartlar açısından bir değerlendirme yapmamız gerektiğinde en olası sonuç, yaşanan sorunlar ve alınması gereken önlemlerin sürekli olarak birbirini tekrarladığıdır. Bu anlamda Cumhuriyet sonrası personel rejimimizin gelişimine baktığımızda, ilk olarak kamu çalışanlarının belli bir düzen ve sistem içinde yapılandırıldığını, sonra yapılan bazı değişikliklerle bazı çalışanların sistem dışına çıkmaya başladığını, daha sonra da genel sistemin dışına çıkan kurum ve çalışanların yeniden sistem içine alınmasına dönük uygulamalar ve hukuki altyapı çalışmalarının yapıldığını görmekteyiz. Dolayısıyla yukarıda da değindiğimiz üzere, ülkemiz personel rejiminin sürekli olarak birbirlerini tekrarlayan süreçler haline geldiğini söylemek abartı olmaz.

Yeni Türkiye Cumhuriyetinin ilk personel yasası, kamu çalışanlarını memurlar ve müstahdemler diye ikiye ayıran 1926 tarihli 788 sayılı Memurin Kanunudur ki, aynı zamanda 1929 yılında çıkarılan Barem Kanunu ile de memurların maaş sistemi düzenlenmiştir. 1930’lu yıllara geldiğimizde ise, Devlet eliyle kalkınma çabaları altında gelişme gösteren kamu iktisadi teşebbüslerinde “barem dışı” personel çalıştırılması, genel sistem dışına çıkma arayışının ilk örnekleri olarak tezahür etmektedir.

Bu durum, kamu çalışanlarının halen çalışmakta oldukları kurumlara göre birbirinden farklı ücret ve maaşlarla çalışmaları ve farklı hukuki statülere tabi olmaları sonucunu doğurmuştur ki, bu eğilim oldukça uzun bir süre 1961 Anayasası sonrası çıkarılacak olan  personel yasası çalışmalarına kadar devam etmiştir.

1961 Anayasasında yer verilen “Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle  yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler memurlar eliyle görülür” hükmü, çağdaş personel sistemlerinden esinti taşımaktadır. Bu yeni anlayış çerçevesinde 1965 yılında yürürlüğe konulan 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun genel gerekçesinde “Çeşitli kanunlarla bazı mali muhtariyet imkanlarından faydalanabilen veya çeşitli yollardan normal usullerin dışına çıkabilen idareler, değişen şartları nisbeten yakından takip edebilirken, sisteme bağlı kalmak zorunda kalan idareler de ya en ehliyetli personelin ellerinden çıktığını, kendilerinden uzaklaştığını ya da çalışmalarda verimin azaldığını, Devlete hizmet etme şevkinin kırıldığını görmüşlerdir. Öte yandan, teknik gelişmeler, iktisadi ve sosyal ilerlemeler yeni idari kuruluş tiplerinin meydana getirilmesini zaruri kıldıkça veya eski kuruluşları zamanın şartlarına uydurmayı gerektirdikçe, yerleşmiş ücret rejiminin imkanları türlü yollardan zorlanmış veya açıkça bu rejimin ve sistemin dışına çıkılmıştır. Öyle ki bütün idari mekanizma içinde aynı mahiyette işler gördükleri halde çok farklı mali haklardan faydalanan, farklı çalışma şartlarına tabi tutulan sun’i kategoriler meydana gelmiş, Devlet gitgide artan çeşitli personel ihtiyaçlarını karşılayabilmek amacıyla bazen kendi kurduğu sistemi kendi eliyle bozmak veya gediklerinden faydalanmak zorunda kalmıştır.” ifadelerine yer verilmektedir.
Aslında 1960’lı yıllarda Devlet Memurları Kanununun hazırlanmasını doğuran bu gereksinimlerin, günümüzde de personel sisteminin yeniden düzenlenmesi ihtiyacını doğuran nedenler arasında da sayılıyor olması gerçekten ilginçtir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder