Devletin
tanımı her zaman için kafa karışıklığına sebebp olmuştur. Bu kafa karışıklığına bir nebze olsun açılım
sağlayabilmek adına kendi devlet tanımımı şöyle yapabilirim:
Devlet
bir milletin ikamet ettiği coğrafi sınırlar içerisinde, yani diğer deyişle ülke
içerisinde yasama, yürütme ve yargı gibi 3 farklı temel erki yerine getiren,
yaşayan, canlı bir mekanizma veya hukuki varlıktır.
Devletin
oluşumu ve gelişimi bu anlamda her ülke için farklı karaktere sahiptir, çünkü
her ülke farklı bir tarihi altyapıya ve sürece sahiptir. Ülkelerin devlet
kültürleri de bu sebeple farklılaşmış ve birbirine benzemeyen hukuki yapılar
ortaya çıkmıştır.
Eski
filozoflardan Aristo devleti toplumun özü olarak görmekteyken, Jean Bodin devleti,
“çeşitli ailelerin ele geçirdikleri varlıklarla birlikte, egemen bir kudret
tarafından hukuka uygun olarak yönetilmesi” şeklinde tanımlayagelmiştir.
Devlet
aslında birbirlerine karmaşık ilişkiler ağıyla bağlanmış koskoca bir insan
yığını, başka bir açıdan bir iletişim networkü, başka bir açıdan ise iktidar
gücünün dağıtıldığı ve hafifletildiği, bir yapıdır.
Devletin
temel unsurlarının ise ülke, iktidar ve insanlardan oluşan 3 lü bir sacayağının
oluşturduğu, belli bir hukuki nizam uyarınca hareket eden, zorlama yetkisine
sahip, asayiş, güvenlik, sağlık gibi temel ihtiyaçları karşılamak üzere
örgütlenmiş, kuruluştur.
Kamu
Yönetimi Sözlüğü devleti tanımlarken, “Bir toplumsal-siyasal olgu
niteliğiyle devlet, var oluşundan bu yana, önce ilk bilim dalları ve
disiplinler olan felsefe, tarih, hukuk; daha sonraları ise devlet kuramı,
ekonomi politik, siyasal bilim, sosyoloji, antropoloji gibi görece yeni bilim
dalları tarafından irdelenmiş, açıklanmaya ve tanımlanmaya çalışılmıştır.
Bunlara farklı siyasal ideolojilerin kendi söylemleri doğrultusunda yaptıkları
açıklamalar da eklenince devlet, herkes tarafından benimsenebilecek bir tanıma
sığması artık mümkün olmayan bir kavram niteliğine bürünmüştür.” İfadelerine
Yer Vermiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder